Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Başkan Cemil Tugay’dan Su Yönetimi ve Kuraklıkla Mücadelede Yeni Yaklaşımlar

Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin 44. Olağan Meclis Toplantısı kapsamında düzenlenen

Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin 44. Olağan Meclis Toplantısı kapsamında düzenlenen Su Yönetimi ve Kuraklıkla Mücadele Stratejileri Paneli’nde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, suyun artık yalnızca bir doğal kaynak değil, korunması ve geri kazanılması gereken bir değer olduğunu ifade etti. Tugay, iklim krizinin etkilerinin büyümesiyle birlikte yerel yönetimlerin su yönetiminde öncü bir misyon üstlenmesi gerektiğini vurguladı.

Başkan Tugay, geçmişte su, toprak, enerji ve gıda planlamalarının sonsuz kaynaklar varmışçasına yapıldığını belirterek, bu anlayışın artık sürdürülebilir olmadığını kaydetti. “Artık kaynak bolluğu çağında değiliz” diyen Tugay, geleceğin şehirlerinin başarısının, suyun geri dönüşümüne, verimli kullanımına ve adil paylaşımına bağlı olduğunu ifade etti.

21. Yüzyılın En Stratejik Kaynağı: Su

Tugay konuşmasında, kentleşme ile iklim krizi arasındaki ilişkinin giderek daha karmaşık hale geldiğini belirtti. Bilimsel tahminlere göre 2050 yılına kadar 35°C ve üzeri sıcaklıklara maruz kalan şehirlerin üç katına çıkacağını, 2030’a kadar da hem sel hem kuraklık tehdidi altındaki bölgelerin hızla artacağını dile getirdi. “Bu tablo, suyun 21. yüzyılın en stratejik unsuru haline geldiğini açıkça gösteriyor” dedi.

Artık mevcut su miktarı üzerinden değil, kaybedilen değerler üzerinden plan yapılması gerektiğini belirten Tugay, su politikalarının bir altyapı değil, bir direnç tasarımı meselesi olduğuna dikkat çekti.

Kuraklık ve Çölleşmeyle Yüzleşmek

Birleşmiş Milletler raporlarını hatırlatan Tugay, Türkiye’nin yarı kurak iklim kuşağında yer aldığını ve topraklarının büyük bölümünün çölleşme riski altında bulunduğunu ifade etti. Yağışların yüzyıl sonunda %30 oranında azalacağını, kıyı bölgelerinde sıcaklık artışının 4-5°C’ye ulaşacağını belirterek, “Bu tablo bizden cesur ve akılcı adımlar atmamızı bekliyor” dedi.

Su Fakirliğine Doğru Giden Bir Süreç

Başkan Tugay’a göre, Türkiye 2019 yılından bu yana su stresi yaşayan ülkeler kategorisinde bulunuyor. 2030’a kadar kişi başına düşen yıllık su miktarının 1.000 m³ seviyesine gerilemesi bekleniyor. Bu gelişmenin yalnızca tarımsal üretimi değil, kentlerdeki yaşam kalitesini de doğrudan etkileyeceğini söyledi.

Su Yönetiminde Tarihsel Dönüşüm

Su yönetiminin Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana büyük bir evrim geçirdiğini belirten Tugay, 1923’ten bugüne kadar geçen süreçte odak noktalarının değiştiğini şu ifadelerle özetledi: “Cumhuriyetle birlikte temel altyapı adımları atıldı, 1950’lerde büyük projeler dönemi başladı, 2000’lerle birlikte ise dijitalleşme ve sürdürülebilirlik ön plana çıktı. Artık yeni dönemde odak; su verimliliği, yeniden kullanım ve iklim değişikliğine uyumdur.”

Yerel Yönetimlerin Artan Sorumluluğu

Tugay, yerel yönetimlerin su temini, atıksu arıtımı ve yağmur suyu yönetimi gibi görevlerin ötesine geçerek, kaynakların korunmasında ve döngüsel sistemlerin kurulmasında liderlik rolü üstlenmesi gerektiğini vurguladı. “Bu sadece bir altyapı yatırımı değil, aynı zamanda yönetim kültürünün dönüşümüdür” dedi.

Uluslararası Destek ve Yerel Farkındalık

Dünya Bankası tarafından sağlanan 600 milyon dolarlık iklim dayanıklılığı finansmanının önemine değinen Tugay, buna rağmen kalıcı çözümün yerelden geldiğini söyledi. “Uluslararası destek değerlidir, ancak asıl güç farkındalığın yerelde, toplumun her kesiminde oluşmasındadır” ifadelerini kullandı.

Geleceğe Hazırlıklı Olmak

Konuşmasının sonunda Tugay, su krizinin yalnızca çevresel değil, aynı zamanda toplumsal bir mücadele olduğunu belirtti. Temiz ve erişilebilir suyun bir yaşam hakkı olduğunu hatırlatarak, “Bugün attığımız her adım, yarının kentlerini şekillendirecek” dedi. Tugay’a göre, dayanıklı şehirler ancak suyun değerini bilen, onu adil biçimde yöneten ve koruyan politikalarla mümkün olacaktır.