Geçtiğimiz hafta CHP milletvekillerine gönderilen ve İBB Kumpas Davası başlıklı kitapçık, devam eden mali soruşturmada iddianamenin beklenmesiyle birlikte dikkat çekti. Kitapçıkta, İBB operasyonları kapsamında 19 Mart’ta başlayan süreç ve tutuklamalarda delil yetersizliği üzerinde durulduğu bilgilerinin altı çizildi.
AKIN GÜRLEK DETAYI: Cumhuriyet’ten Engin Deniz İpek’in haberine göre, kitapçıkta soruşturmanın başlangıcına ilişkin önemli ayrıntılar paylaşıldı. Özellikle İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında “göreve 8 Ekim 2024 tarihinde başlamıştır” ve 19 Mart kumpas soruşturması için “18 Ekim 2024 tarihinde başlamıştır” ifadeleri yer aldı.
CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞINDAN İTİBAREN YAŞANAN SÜREÇ İmamoğlu’nun aday adaylığı için resmi müracaatını takiben toplu gözaltıların başladığına vurgu yapıldı. İBB dosyasında kısıtlılık kararı bulunmasına rağmen savunma açısından önemli gördürülen pek çok olayın iktidara yakın medya organlarına servis edildiği belirtildi. 19 Mart ve sonrasındaki tutuklamalarda hukuki çelişkilerin bulunduğu, eski Medya AŞ Genel Müdürü Fatoş Pınar Türker ile Fatih Keleş’in oğlu Mustafa Keleş’in “rüşvet” suçuyla tutuklanmaya sevk edildiği halde “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklandıklarına dikkat çekildi.
“EKREM İMAMOĞLU ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTÜ” TANIMI Soruşturmadaki resmi belgelerde geçen bu tanımlamanın savcılığın tercihi olduğu ve bunun kamuoyunda algı yaratmaya yönelik bir çaba olduğuna vurgu yapıldı. Dosyadaki en önemli mesele olarak yoğun delil yetersizlikleri gösterildi; somut delillerin eksik olması nedeniyle etkin pişmanlık stratejisinin devreye sokulduğu belirtildi. Ayrıca HTS incelemelerinde adı geçen kişilerin hiçbir zaman aynı anda birlikte bulunmadıkları ortaya çıktı. Kitapçıkta ihale dosyalarının ilgili kurumlarca savcılığa iletildiği ancak hangi ihale nedeniyle hangi tutarda yolsuzluk yapıldığına dair net bilgiler sunulmadığı da kaydedildi.
İlgili bölümde şu ifadeler yer aldı: “Dosya kapsamında hemen hemen tüm beyanlar gizli ya da husumetli tanıklarla sınırlı olup somut bir delil bulunmamaktadır. Buna rağmen ‘iddiaların’ geniş bir algı oluşturmaya çalışıldığı ve sözde örgüt ‘sistem’ adıyla medya organlarında yer aldığı gerçeğiyle uyum sağlar bir atmosfer yaratılmıştır.” Soruşturma kapsamındaki tutuklulara karşı tecrit, tehdit ve baskı uygulandığı da kitapçıkta belirtilirken, tutuklu kişilerin cezaevinde yaşadığı sıkıntılar da ayrıntılı olarak aktarılmıştır.

