Akademisyen Eda Saraç, 25 Ekim’de Harbiye’deki bir tiyatro gösterisini izlemek için gittiği sırada ters kelepçe ile gözaltına alındı ve ertesi gün “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla tutuklandı. Olayla ilgili süreci yürüten avukatlar Müvekkilinin maruz kaldığı muamele, dosya eksiklikleri ve delil yetersizliği hakkında basına açıklamalarda bulundu.
Avukatları, olay anına ilişkin kayıt ve ifadelerde önemli tutarsızlıklar bulunduğunu belirtiyor; ayrıca müvekkilinin fiziksel olarak darbedildiğini ve savcılık incelemesi olmadan tutuklama talebinin iletildiğini vurguluyorlar.
Avukat M. Atahan Öztürk’ün İddiaları
Öztürk, Saraç’ın down sendromluların oynayacağı Hamlet oyununu izlemeye çalıştığını, mekâna girişinde sebepsiz yere engellendiğini ve kendisini Cumhurbaşkanı’nın yakın koruması olarak tanıtan bir polis tarafından sert muameleye maruz bırakıldığını anlattı. Üst araması ve kimlik kontrolü yapılmış olmasına rağmen içeri alınmadığını, ardından Harbiye Orduevi’ne yönelirken hızlı hareket ettiği gerekçesiyle koruma tarafından doğrudan kelepçelendiğini söyledi.

Avukat, tutanağa yazılan bazı ifadelerin müvekkil tarafından söylenmediğini; olayla ilgili doğrudan tanıklık etmeyen bir nöbetçi uzman çavuşun ifadesinin dosyaya eklenmiş olduğunu belirtti. Ayrıca tutanakta yer alan “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasının gerçeğe aykırı düzenlendiğini, savcılıkta dosya incelenmeden Sulh Ceza Hakimliğine tutuklama talebiyle sevk yapıldığını ifade etti.
Öztürk, dosyada ne ses ne görüntü kaydının bulunduğunu, tutuklama kararının yalnızca soyut bir beyana dayandırıldığını savunarak bunun bir tedbir değil, cezalandırma amacı taşıdığını söyledi. Müvekkilinin diz ve bileklerinde morluklar ve ekimozlar tespit edildiğini; bu bulguların Bakırköy Kapalı Ceza İnfaz Kurumu girişindeki muayenede kayıt altına alındığını da aktardı. Son olarak, şikâyet süreçlerini kararlılıkla sürdüreceklerini belirtti.
Avukat Yiğithan Erim’in Değerlendirmeleri
Erim, dosyada olay anına dair hiçbir ses veya görüntü kaydının bulunmadığını, eldeki tek kameranın ise nizamiye çıkışına ait güvenlik kamerası görüntüleri olduğunu söyledi. Bu görüntülerde kamuflajlı herhangi bir personelin görülmediğini; oysa görevli bir personelin kamuflajlı kıyafet giymesi gerektiğini vurguladı.
Erim ayrıca olayın saat 14.50’de meydana geldiğini, ancak tutanağın üç saat sonra düzenlendiğini, tutanakta müşteki olarak geçen bir polis memuru ve üç imzalı polis memurunun bulunduğunu ancak bu kişilerin gerçekten olaya tanık olup olmadığının bilinmediğini belirtti. Erim, Cumhurbaşkanına hakaret suçunun söz konusu delil yoksa en az üç tanığın varlığını gerektirdiğini, tutanağın bu koşulu sağlamak üzere sonradan tanık gösterilen kişilerle birlikte hazırlandığı görüşünü savundu.
Her iki avukat da dosyada ciddi delil eksiklikleri bulunduğunu, tutuklama kararının dayanağının zayıf olduğunu öne sürüyor; hukuki süreçler ve şikâyetler için takiplerini sürdüreceklerini kamuoyuyla paylaştılar.




