Galatasaray’ın Frankfurt Karşısındaki Mağlubiyet Özeti
Galatasaray için tam bir hüsran gecesiydi. Öyle bir hüsran ki, taraftarın hafızasında kara bir masal gibi anlatılacak. Bir değil, iki değil; tam beş kez topu ağlarından çıkardılar. Her gol, bir çığlık gibi sarı-kırmızı göğün içine düştü.
Bu kadar pahalı bir kadro kurup, sahada bu kadar ucuz goller yemek… İşte Galatasaray’ın Frankfurt sınavının özeti bu. Şampiyonlar Ligi hedefiyle yola çıkan bir takımın böylesine basit hatalarla çözüldüğü bir gece, sadece skorla değil, zihniyetle de sorgulanmalı.
Oysa Galatasaray öyle bir giriş yaptı ki maça; sanki sahaya sadece o çıkmıştı. Adım basmadık yer bırakmayan, her hamlesinde ne yaptığını bilen, ısrarla golün kokusunu takip eden bir takım vardı yeşil zeminde. Özellikle ilk 35 dakikada oyunun tartışmasız tek hâkimiydiler.
Rakibini nefessiz bırakan bir baskı kurdular; öyle ki Frankfurt kendi stadında misafir gibi göründü. Ve 8. dakikada Yunus’un ayağından gelen gol, bu hakimiyetin kaçınılmaz ödülü oldu.
Bu erken gol, Sarı-Kırmızılıların iştahını bıçak gibi keskinleştirdi. Tribünlerde ikinci golün ayak sesleri yankılanıyordu. Kazanılan bir frikikte İlkay’ın ince zekasıyla verdiği pası Barış Alper gole çevirebilseydi, skor tabelası 2-0 yazacak, maç belki de çoktan çözülecekti. Ama futbol, koca bir destanı tek bir anda tersine çevirecek kadar acımasızdır.
Her şey Galatasaray’ın lehine giderken, bir anlık dikkatsizlik kaderin akışını değiştirdi. 37. dakikada Yunus’un hatasıyla kaptırılan top, Sanchez’in kendi filelerini havalandırmasıyla sonuçlandı. Sarı-Kırmızılılar bu şokla sendeledi, Frankfurt ise küllerinden doğan bir anka kuşu gibi kanatlandı.
Devamı adeta bir kabus oldu. Sonra bir duran top, hatalı alan paylaşımı ve Can Uzun’un vuruşu Almanları öne taşıdı. Bu ikinci şoktu. Galatasaray’ın gardı düşmüşken, 45+4’te bu kez Singo’ya çarpan top ağlara gitti ve devreyi Frankfurt 3-1 önde kapattı.
37 dakika sahada varlık gösteremeyen Eintracht Frankfurt’un 8 dakikada 3 gol bulması, Alman tribünlerini bile şaşkına çevirdi. Şampiyonlar Ligi’nin büyülü arenasında bir kez daha görüldü ki, zaferin en büyük düşmanı küçük hataların büyüttüğü kara bir kaderdir.
Galatasaray, ilk yarının acı dersini almamış olacak ki, ikinci devreye yine baskılı başladı fakat futbol bazen insana en ağır cezayı tam da en güçlü göründüğü anlarda keser. Nitekim 4. gol böyle geldi. Eintracht Frankfurt’un ani bir atağında sahneye çıkan Burkardt, tabelayı 4-1’e taşıdı. Ve ardından tam anlamıyla bir çöküş… Bu kez Sara’nın basit hatasını Knauff affetmedi, 5. golle farkı dörde çıkardı.
Bu olacak iş değildi. Tribünlerde şaşkınlıkla karışık bir hayret vardı; çünkü rakip, sahadaki Sarı-Kırmızılıların kendi elleriyle yıktığı bir kaleye kolayca giriyordu. Oysa bu sezon Galatasaray tarihinin en pahalı kadrosunu kurmuştu. Bu takımın hedefi Şampiyonlar Ligi’nde zirveydi, Avrupa’da yeniden söz sahibi olmaktı. Ama böylesine büyük umutlarla kurulan bir kadronun bu kadar basit hatalar yapması, bu kadar kolay goller yemesi sadece teknik değil, ruhsal bir sorgulamayı da beraberinde getiriyor.
Futbolun mitolojisinde kahramanlar da vardır, trajediler de. Frankfurt gecesi, Galatasaray için bir kahramanlık destanı değil, ağır bir trajediye dönüştü. Ve belki de asıl soru şudur: Böylesine pahalı bir ordu, neden savaş meydanında bu kadar çabuk dağıldı? Bu sorunun cevabını Okan Buruk vermeli?

