Kocaeli Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Türkiye’deki yeni siyasal süreci değerlendirirken, iktidarın bir yandan barış dili kurduğunu söylerken diğer yandan ana muhalefet partisine yönelik operasyonlarla demokratik alanı daralttığını vurguladı. Yüksekdağ, yaşanan gelişmelerin çelişkili bir tablo oluşturduğunu belirtti.
bianet’ten Evrim Kepenek’e konuşan Yüksekdağ’a göre, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar yalnızca krizleri değil, aynı zamanda halkların yeniden dönüşüm ve dayanışma potansiyelini de gösteriyor. “Ortadoğu coğrafyasındaki değişim, halkların demokratikleşme yönünde adım atma şansını da büyütüyor” diyen Yüksekdağ, bu sürecin Suriye’den Irak’a kadar uzanabileceğini ifade etti.
“İktidar Muhalefet Alanını Kısıtlayarak Süreci Tıkıyor”
Yüksekdağ, mevcut politik ortamın çelişkilerini şöyle değerlendirdi: “Bir yandan çözüm süreci başlatılırken, diğer yandan CHP’ye yönelik müdahaleler demokratik zemini kilitliyor.” Ona göre iktidar, geleceğini güvence altına almak için toplumsal muhalefeti ve sokak hareketlerini baskı altına almayı sürdürüyor. Ancak bu politik hat, halkın örgütlü iradesiyle ve sol-sosyalist hareketin dayanışma çizgisiyle aşılabilir.
Yüksekdağ’a göre, gerçek çözüm; Kürt sorunu, demokrasi talebi ve toplumsal özgürlük mücadelelerini birbirinden koparmadan ilerletmekle mümkün olabilir. “Bu taleplerin birlikte sahiplenilmesi, statükonun değişmesi için zorunludur,” diyor.
“Toplumsal Katılım Eksikliği Süreci Zayıflattı”
Figen Yüksekdağ, 2013–2015 yılları arasındaki çözüm sürecini anımsatarak, “Kürt tarafı o dönemde büyük risk ve sorumluluk üstlenmişti” dedi. Silah bırakma ve ateşkes gibi adımlarla barış yönünde güçlü irade gösterildiğini hatırlatan Yüksekdağ, ancak siyasal iktidarın yavaş ve yetersiz adımlarının süreci sekteye uğrattığını belirtti.
O dönemde Meclis’te kurulan komisyonun iyi bir başlangıç olduğunu ancak toplumsal katılımın eksik kaldığını ifade eden Yüksekdağ, “Barış süreci sadece temsili mekanizmalarla değil, halkın doğrudan katılımıyla güçlenebilir” diyerek demokratik baskının önemine dikkat çekti.
Yüksekdağ, bugün için de aynı gerekliliğin geçerli olduğuna inanıyor: “Demokratik siyaset, yalnızca bekleyerek değil, toplumsal talepleri harekete dönüştürerek var olur.” Ona göre hedef, halkların eşit birlikteliğine dayanan gerçek bir demokratik cumhuriyeti inşa etmektir.