Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Ankara Gündemi
Siz dün gece uyumaya hazırlanırken Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne operasyon için düğmeye basıldı. New York’ta ise Birleşmiş Milletler binasının kapıları açıldı; en kritik küresel sorun gündemiyle toplanıldı. Hiç uyumayan şehir, YENİ DÜNYA DÜZENİ çerçevesinde çok ilginç görüntülere sahne oldu.
Gazze gündemiyle toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, ABD topraklarında ABD Başkanı Trump’ın politikasını doğrudan dövmedi ancak onu epey hırpaladı. Büyük fotoğrafı Erdoğan’ın Beyaz Saray görüşmesi sonrasına bırakalım. Gecenin içinden haber merkezlerine akan notları paylaşalım.
Erdoğan’ın konuşması: Elbette haber merkezlerinin beklediği konuşma Erdoğan’ındı. Son aylardaki tutumuna bakınca yeni ve heyecan verici bir öneri beklenmiyordu; fakat dünyaya “Filistin’i tanıyın” çağrısı yapınca durum anlaşıldı. Zira son günlerde Fransa’dan Kanada’ya, Norveç’ten Monaco’ya, Malta’ya kadar birçok ülke peş peşe tanıma kararlarını açıklamıştı. ABD ve Avustralya dışındaki birçok ülke bu yönde adım atıyordu.
Konuşmadaki tek sürpriz sesinin bir anda kesilmesi oldu. İletişim Başkanı Burhanettin Duran kısa sürede nedeni açıkladı: Konuşmacılara 5’er dakika süre veriliyormuş ve sürenin sonunda mikrofon otomatik olarak kapanıyormuş. Konuşmanın süresini hesaplayamama ya da Erdoğan’ın metni yavaş okuması gibi olasılıklar tartışıldı; Duran’ın bu ilk devasa organizasyonda yaşanan iletişim kazası nedeniyle başına gelenleri merak ettim.
Mahmud Abbas’ın mesajı: Günün haberciler açısından en büyük sürprizi Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın konuşması oldu. Abbas, ABD vizesinin iptal olması nedeniyle New York’ta fiziksel olarak bulunamadı; BM’de düzenlenen Filistin başlıklı uluslararası konferansa video mesajıyla katıldı. Mesajında şunları söyledi: “Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısını kınıyoruz. Artık Gazze yönetiminde hiçbir rolü olmayacak. Hamas ve diğer gruplar silahlarını Filistin yönetimine teslim etmelidir. Silahsız bir Filistin istiyoruz.”
Ahmed El Şara’nın görüntüsü: Suriye’nin geçici cumhurbaşkanı Ahmed El Şara, kısa süre önce ABD’nin “aranan teröristler” listesindeyken şimdi New York’ta YENİ DÜNYA DÜZENİ’nin starı gibiydi. Şık giysileriyle kameraları peşinden sürükledi, ABD Dışişleri yetkilileriyle el sıkıştı ve masaya oturdu. Özellikle Irak işgali sırasında El Kaide ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle arananlardan olduğu için peşinde olan CIA eski Başkanı David Petraeus ile söyleşisi ters köşe bir Hollywood filmi sahnesini andırdı. Petraeus, Şara’yı sık sık “etkileyici” ve “büyüleyici” diye nitelendirdi ve sohbet sonunda şu ifadeleri kullandı: “Tüm bu baskı altında nasıl dayanıyorsunuz? Düşünmek için zaman bulabiliyor musunuz? Geceleri yeterince uyuyabiliyor musunuz? Tekrar söylüyorum, ben de aynı durumu yaşadım. Ve bu gerçekten çok, çok zor. Sizin birçok hayranınız var, ben de onlardan biriyim, hepimizin endişeleri var.”
İran heyeti ve sınırlamalar: New York’taki daha absürd durumlardan biri İran heyetine yönelik uygulamalardı. Dışişleri sözcüsü Tommy Pigott’un açıklamasına göre Trump yönetimi İranlı diplomatların bazı mağazalara girişini ve ABD’deyken lüks ürün satın almalarını engellemişti. Heyetler kürsüde ve koridorlardaki görüşmelerini tamamladıktan sonra New York sokaklarında restoranları keşfettiler ve resmi olmayan görüşmelerle zaman geçirdiler.
Gazze ve Afganistan’daki çocuklar: Gazze’deki çocuklar bir geceyi daha aç geçiriyordu; ama belki biraz daha umutlu olabilirdi. Haberde başlıkta Afganistan’daki çocuklardan söz edilmesinin nedeni, orada doğmaktan başka suçu olmayan bebeklerin açlıktan ölmeye başlamasıydı. BBC’nin bölge muhabiri, yetersiz beslenme veya açlıktan ölen bebeklerin fotoğraflarına yer verirken yazar fotoğrafları paylaşmaya çekindi; bunun yerine bir mezarlığın fotoğrafı kullanıldı. Muhabire göre mezarlığın üçte ikisi bebek mezarıydı. Bir anne “Çaya batırılan kuru ekmek yetmiyor” diyordu; üç çocuğunu peş peşe toprağa vermişti.
BBC muhabiri trajedinin sessizce, dünyanın haberi bile olmadan büyüdüğünü anlatıyor. Yerel bir hastanede 12 yatakta 26 bebek örnek olarak gösteriliyor: Hepsi açlıktan veya yetersiz beslenmeden ölmek üzere olan bebekler. Dünya Gıda Programı Afganistan direktörü de durumu doğruluyor; ABD’nin çekilmesinden sonra ve Trump’ın ilk haftasında insani yardımların durduğu, ardından önemli bağışçıların yardımları askıya aldığı belirtiliyor. Kısıtlı imkanların Kasım’da, kışın ortasında tükeneceği ileri sürülüyor. Bu arada Trump’ın Bagram Üssü’nü geri istemesi ve “Vermezseniz çok kötü şeyler olacak” şeklindeki tehditleri haberde yer alıyor.
Genel değerlendirme: Bir yanda açlık ötesi yoksulluğu “cennete giden yol” diye umursamayan, aileleri nüfus planlaması konusunda günah diye uyaran ve annelerin söz hakkının olmadığı coğrafyalarda bebekler yaşamlarının ilk anlarında ölüyor. Diğer yanda Orta Doğu’dan Doğu Avrupa’ya, bazı ülkeler ABD’den silah almak için sıraya giriyor ve Pentagon’a kaparo yatırıyor.
Erdoğan BM kürsüsünde İsrail’i kınadı; sıra Trump’la Beyaz Saray buluşmasında. Uzun süredir beklenen görüntü verilecek ve beraberinde ticari anlaşmalarla ülkeye dönecek. Türkiye’de bebekler açlıktan ölmemesi umuluyor; fakat kamu harcamaları, uçaklar, saray masrafları ve büyük projelere ayrılan bütçeler nedeniyle ailelerin gelirleri daralıyor; çocukların meyve yiyememesi, dondurmaya uzak kalması ve okulda öğle yemeği saatinde bahçeye kaçmaları gibi sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
YENİ DÜNYA DÜZENİ deniliyor. Haber metni, umarım bu düzenin artık bebekleri değil, onların yaşamına zerre önem vermeyenleri etkiler dileğiyle sonlanıyor.